İçeriğe geç

Kuranda milliyetçilik var mıdır ?

Kur’an’da Milliyetçilik Var Mıdır?

İslam ve milliyetçilik arasındaki ilişki, tarihsel olarak çok tartışılan bir konudur. Bu mesele, yalnızca akademik bir tartışma değil, toplumları ve bireyleri de doğrudan etkileyen, derin anlamlar taşıyan bir sorudur. Çoğumuz, milliyetçiliği ulusal kimlik ve kültürle ilişkilendirirken, İslam’ın evrensel mesajının bu kavramla ne kadar örtüştüğünü merak ederiz. Peki, Kur’an-ı Kerim’de milliyetçilikten bahsediliyor mu? Yoksa bu kavram, İslam’ın özündeki tüm insanları birleştirici öğretilerle çelişiyor mu?

Bu yazıda, Kur’an’da milliyetçilikle ilgili ne tür öğretiler olduğuna bakacak, birkaç tarihi örnek üzerinden bu tartışmayı irdeleyeceğiz. Her şeyden önce, gelin bu soruya birlikte daha derinlemesine bakalım ve kuralların ne kadar evrensel, ne kadar yerel olduğuna dair ipuçlarını keşfedelim.

Kur’an’da Milliyetçilik: İlk Adımlar

Kur’an-ı Kerim, insanları birleştiren evrensel bir mesaj taşır. Allah, tüm insanları tek bir insanlık ailesi olarak yaratmıştır. Hucurat Suresi’nin 13. ayetinde şu şekilde denir:

“Ey insanlar! Şüphesiz biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline getirdik ki tanışasınız. Şüphesiz Allah katında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, haber alandır.”

Bu ayet, milliyetçilik anlayışının tam aksine, farklı milletler arasında ayrım yapmanın, bir üstünlük kurmanın doğru olmadığını ifade eder. Burada Allah, insanları birbirini tanımak ve anlayış geliştirmek için farklı kabilelere ve milletlere ayırdığını belirtirken, üstünlüğün yalnızca takva (Allah’a duyulan korku ve saygı) ile ölçüleceğini vurgular.

Peki, bu evrensel anlayış, milliyetçilikle nasıl bir ilişki kurar? Kur’an, toplumların farklı olmasını doğal karşılar; ancak bu farklılıkların bir üstünlük yaratmadığını ve sadece insanların birbirlerini daha iyi anlamaları için olduğunu belirtir.

Milliyetçilik ve Tarihi Örnekler

Bununla birlikte, tarihte milliyetçilik kavramı, çok daha sonra, modern devletlerin ortaya çıkmasıyla şekillenen bir ideoloji olmuştur. Ancak Kur’an’ın öğretileri, bu ideolojinin öncesine dayanır. Mesela, Peygamber Efendimiz (s.a.v), “Habeşli Bilal”i, Mekke’nin Kureyşli aristokratlarının önünde saygıyla karşılamış, ırk ve milliyet farkı gözetmeden tüm insanlara eşit muamele etmiştir. Hz. Bilal, bir zamanlar Mekke’nin kölesi olan, bir Habeşli, ancak İslam’ın öğretilerine göre, tüm Müslümanlar eşittir. Bu durum, milliyetçilik anlayışının, İslam’ın öğretilerine ters düştüğünü gösteren çok önemli bir örnektir.

Kur’an’da, tüm insanların eşit olduğu ve yalnızca Allah’a olan bağlılıklarının, insanların değerini belirlemede esas alındığı anlatılır. Bu bağlamda milliyetçilik, bireyler arasında ayrımcılık yaparak İslam’ın özündeki eşitlik anlayışına zarar verebilir.

Modern Dünya ve İslam: Milliyetçilik Üzerine

Bugün, dünyada milliyetçilik hareketlerinin çok güçlü olduğu bölgelerde, İslam’ı savunmak adına milliyetçi söylemlerle birleştirilmeye çalışıldığını görmekteyiz. Ancak bu, Kur’an’daki öğretilerle ne kadar örtüşmektedir? Modern dünyada, ulusal kimlikler, bir ülkenin ekonomik çıkarları ve politik hedefleriyle bağlantılı olarak ortaya çıkarken, İslam’ın mesajı daha çok insanlık adına evrensel bir çağrıdır.

Hindistan’dan, Türkiye’ye, Arap dünyasından, Güneydoğu Asya’ya kadar farklı İslam toplumları milliyetçilik ve ulusal kimlik tartışmalarını yapmaktadır. Ancak, İslam’ın temel öğretilerini incelediğimizde, milliyetçilik anlayışının, sadece kültürel ya da coğrafi sınırlarla belirlenmiş bir aidiyetin ötesine geçmesi gerektiği görülmektedir. Bir insan, doğduğu topraklardan bağımsız olarak, inandığı değerlerle tanımlanmalıdır.

Örneğin, bir Arap, Arap milliyetçiliğini savunarak kendisini daha üstün görmeye çalışabilir, ancak İslam’a göre, bir Arap, bir Türk, bir Hintli, bir Afrikalı, hatta bir Avrupalı Müslüman olarak eşittir. İslam’da insanlar arasındaki üstünlük, coğrafya, dil ya da ırkla değil, sadece Allah’a olan yakınlıkla ölçülür.

İnsan Hikayeleriyle Kur’an ve Milliyetçilik

İslam’daki milliyetçilik anlayışının zayıf yönlerini daha iyi anlamak için, iki farklı bölgeden gelen birer insan hikayesine bakalım:

1. Mehmet, Türk bir genci: Mehmet, Anadolu’nun bir köyünde büyüdü. Onun için milliyetçilik, doğup büyüdüğü toprakların kültürünü, geleneklerini ve halkını savunmak demekti. Ancak İslam’ı öğrendikçe, diğer insanlara karşı da sevgi ve hoşgörü geliştirdi. Mehmet, artık sadece kendi halkının değerlerini savunmanın yeterli olmadığını, tüm insanları birleştiren bir değer arayışına girdi.

2. Fatima, Arap bir kadını: Fatima, Arap milliyetçiliğine çok inanan biriydi. Arapların tarihsel olarak üstün olduğuna ve diğer halkların onları anlamadığına inanıyordu. Ancak İslam’ı daha derinlemesine inceledikçe, Allah’ın herkesi eşit yarattığını ve milliyetçiliğin sadece bir insanın küçük bir parçasını yüceltmek olduğunu fark etti. Fatima, İslam’ın evrensel mesajını kabul ettiğinde, kendisini sadece Arap kimliğiyle değil, bir Müslüman olarak tanımlamaya başladı.

Bu iki hikaye, milliyetçilik ile İslam’ın evrensel değerleri arasında sıkışmış insanların yaşadığı içsel çatışmaları ve dönüşüm süreçlerini simgeliyor.

Sonuç: Kur’an’da Milliyetçilik?

Kur’an, milliyetçiliği ne yüceltir ne de reddeder. Ancak, milliyetçiliğin, insanları tek bir ümmet olarak birleştiren İslam’ın temel mesajıyla ne kadar örtüştüğü tartışılabilir. İslam, tüm insanları eşit kabul eder ve onların üstünlüğünü yalnızca Allah’a olan yakınlıkla ölçer. Milliyetçilik ise, ulusal kimlikler üzerinden bir üstünlük hissi yaratmayı amaçlar. Sonuçta, Kur’an’ın öğretilerine göre, insanları sadece milliyetleri üzerinden değerlendirmek, İslam’ın özündeki evrensel birlik anlayışına ters düşebilir.

Peki siz ne düşünüyorsunuz? Kur’an’da milliyetçilik hakkında ne gibi çıkarımlar yapabiliriz? Milliyetçilik, İslam’ın evrensel değerleriyle ne kadar uyumludur? Fikirlerinizi bizimle paylaşın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
ilbet yeni giriş adresisplash